Nereden bulaştığı, nasıl başladığı, kime özendiğimle ilgili hiç bir fikrim yok. İlkokuldayken büyüyünce ne olacaksın dediklerinde vali olacağım derdim daha sonraları kaymakam olmadan vali olunamadığını vali olabilmek için kamu yönetimi, siyasal bilgiler tarzında hiç hoşlaşmadığım sözel bölümler okumam gerektiğini öğrendikçe lise 2. sınıfta da beynimin daha yatkın olduğu sayısal bölüm seçince o işten soğudum. Uçaklara binip seyahat ettikçe de içimde bir pilotluk sevdasının oluştuğunu fark ettim.
Bununla ilgili ilk somut adımları uçuşlarda kabin amirinden rica edip kokpite girerek pilotlara sorular sorup sohbetler ederek attım. Daha sonra 11 Eylül olayı oldu ikiz kulelere saldırıldı ve uluslararası bir anlaşmayla kokpite kesinlikle yolcu alınmamasına karar vermişler. Ama ben ısrarcı tavrımı sürdürerek her seferinde rica ettim pilot olmak istediğimden kokpiti görmek istediğimden filan bahsederek bir şekilde kabin amirlerini tavladım ve genellikle uçak inip park pozisyonu aldıktan sonra içeri girmeme izin verdiler. Çok nadiren yasak denilip tamamen reddedildiğim de oldu.
Üniversite başvuruları zamanı hava harp okuluna başvurdum ve mülakatlara İstanbul'a çağrıldım. Fakat internetten araştırıp babası askeri kökenli olan arkadaşlarıma sordukça en ufak bir göz bozukluğunda elediklerini ve genellikle askeriyeden torpil gerektiğini duydukça boşuna geçemeyeceğim bir mülakata gidip kendimi heveslendirmek istemedim. Çünkü göz numaram -1.25 civarlarındaydı.
Sonra üniversite sonuçları açıklandı Marmara Üniversitesi Makine Mühendisliği (İngilizce). 7.sırada olan tercihime okul birinciliği kontenjanından 51. sırada girmiştim. İstanbul'da Türkiye'nin iyi üniversitelerinden birinde en temel mühendislik bölümünü kazanmanın mutluluğuyla gidip kaydımı yaptırdım. İlk sene aileden ayrılık zor geliyor yurt hayatı da biraz zor tabi sürekli Antalya-İstanbul arası gidip geliyorum. Uçak biletleri otobüsten daha ucuz ve 1,5 saat yolculuk etmek var 12 saat var. Her seferinde yine pilotlarla konuşma ve kokpite girme konusunda ısrarcıyım bu seyahatlerimde.
Bir gün Pegasus'ta orta yaşlı erkek bir kabin amiri çekti beni kenara bildiklerini paylaştı. Bir çok pilot arkadaşı varmış. Sektörün gelişmesinden Türkiye'deki hava yolu şirketlerinin sayısının artmasından ve mevcut şirketlerin filolarını genişlettiklerinden dolayı Türk pilot ihtiyacının olduğundan bahsetti. Pegasusun bazı pilotlarının yabancı olduğunu onların yerine türk pilotlarını çalıştırmak istediğini, THY'nin genelde emekli savaş pilotlarını işe aldığını veya kendi pilotlarını kendi bünyesinde yetiştirdiğini anlattı. Sivil havacılık yoluyla pilot olabileceğimi ve Türkiye'de en tanınmış iyi eğitim veren yerin Ayjet olduğunu, yardımcı pilot ve pilotların ortalama maaşlarını filan söyledi. Önemli ölçüde aydınlanma yaşadığım bu sohbet sonrasında Flight Simulator Deluxe X isimli Microsoft'un orijinalleriyle birebir olan simulasyon programını aldım ve laptopuma kurdum. Çoğu pilot okulu da bu simulasyonda eğitim veriyormuş.
İlk başlarda oldukça zorlandım fakat sonradan baya öğrenmeye başladım. Görevleri tamamladım, iniş-kalkış, telsiz konuşmaları, otomatik pilot, GPS kullanımı, park pozisyonu, taxi... gibi bir çok şeyi öğrendim. Öğrendim derken profesyonel olarak değil ama önemli ölçüde kavradım.
Yine bir gün Antalya'dan dönüyorum. Sabiha Gökçen'de indim Kadıköy'e gitmek için E-10'a bindim. Yanıma genç bir abi oturdu. Üzerinde Ayjet logolu bir ceket ve pilot olduğunu hissettirir bir havası vardı. Bir şekilde girdim muhabbete durumumu anlattım. Okuduğum bölümden pilot olmak istediğimden filan bahsettim. Sağolsun yol boyu 45-50dk anlattı hatta sonradan sormak istediğim bir şey veya yardıma ihtiyacım olursa diye mail adresini vermişti ama kaybettim maalesef.
Mahallenin arka caddelerinde gezerken tamirci ikinci el bilgisayar parçaları filan satan bir dükkanda throttle joysticki buldum ve pazarlıkla uygun fiyata ikinci el bir joystick aldım Flight Simulator için. Daha sonra makine mühendisliğinden mezun olduktan sonra pilot olmanın daha rahat ve kolay olduğunu öğrenince bir hevesle Saitek marka simülasyon panelleri satın aldım. Biriktirdiğim harçlığımdan ciddi rakamlar ayırarak veya taksitle rudder pedal, switch panel, radio panel ve multi panel alarak öğrenci evime minik bir uçuş simülasyon paketi kurdum. Ama o sıralar yoğun geçen derslerim ve sınavlarım yüzünden sadece 1-2 kez kullanıp geri kalan zamanda kutusunda sakladığım için satmaya karar verdim. O dönemler Saitek firmasının Türkiye'den çekilmesiyle birlikte elimdeki tüm panelleri hemen hemen aldığım fiyata sahibinden.com da satarak yatırmış olduğum parayı geri çıkardım neyse ki.
Yazımın sonlarına yaklaşırken benim bu sevdamı bilip minik bir uçak maketi hediye eden arkadaşıma teşekkürü bir borç bilirim. Bir de kendimin Beşiktaş pazarındaki antikacı bit pazarı gibi bir tezgahı olan abiden aldığım minik uçak rozeti var. Bana şans getirdiğine inanıyorum ve genellikle gömlek giydiğim zamanlar takıyorum. Bu sevda uğruna bir keresinde de İstanbul'dan kalkıp trenle hafta sonu 2 gün süren Eskişehir Osmangazi Üniversitesi Hezarfen Havacılık Kulübünün düzenlediği TAI, TEI, Aselsan, Alp Havacılık gibi firmalardan konuşmacıların sunum yaptığı seminerlere katıldım ve onların sayesinde Vecihi Hürkuş'u öğrendim. Türk havacılık tarihinde çok önemli bir kişi araştırıp okumanızı şiddetle tavsiye ederim.
Annem pilotların düzenli bir aile yaşantısı olmadığından bir orada bir burada uçup durduklarından ve ailelerine yeteri kadar zaman ayıramadıklarından dolayı beni soğutmaya çalıştı baya. İşin maddi boyutu da oldukça yüksek rakamlara ulaşıyor eğitim masrafları 90.000€ civarında.
Bir o şehirde bir bu ülkede gezmeye bayılsam da önceliklerime bakınca düzenli ve huzurlu bir aile yaşantısının daha önemli olduğunu düşünüyorum. Uç uç nereye kadar evde hanım, çoluk çocuk bekler =P İçimdeki sevda tükenmedi ama eskisi kadar kafama takmış durumda da değilim. Mühendislikteki iş hayatı ve önümüzdeki yıllardaki bakış açıma göre tekrar ciddi olarak gündemime getirebilirim. Şimdilik kader kısmet diyelim.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder