24 Temmuz 2013 Çarşamba

Uludağ Küçük Zirve Solo Kış Tırmanışı

Uludağ faaliyet raporum. Bol bol fiyatlardan, ulaşım detaylarından ve saatlerden bahsetmemin sebebi daha sonra gidecek olanlara bir fikir vermesi içindir. 

Tarih: 12-13 Mart 2011 
Hava Durumu: Açık, Güneşli
Katılımcı: Sinan Şentürk
Malzemeler: 2 yürüyüş kazması, kar küreği, 2 kişilik bivak, 1 çift bağlamalı krampon
Yer: Bursa - Uludağ - Keşiştepe - 2486m

Hazırlıklarımı tamamlayıp 12 Mart gece saat 03.00 te uyuyup sabaha karşı 05.00’te kalktım. 05.25’te evden çıkıp yürüyerek 05.45 Haydarpaşa-Gebze banliyösüne Söğütlüçeşme’den bindim. Yaklaşık 45dk süren tren yolculuğunun ardından ilk sefer olan saat 07.00’de hareket eden Pendik-Yalova feribotuna bindim. Pendik’ten aldığım kahvaltılık 2-3 parçayı atıştırırken bir yandan da feribottaki araçları gözlemleyerek gözüme kayak takımı ve boş yeri olan yeşil bir jip kestirdim ve içinde oturan insanlardan rica ettim, nokta atışı yapmışım ki başarılı bir otostop hem de direk Uludağ’a kadar =) Sadece öğrenci akbili basarak ve feribota öğrenci tarifesinden 6 TL vererek Uludağ Oteller bölgesine saat 09.45 sularında ulaşmanın mutluluğu içinde jandarmaya bilgi verdim. Önce tek kişi olduğum için biraz sıkıntı çıkarsalar da telefon ve kimlik bilgilerimi bıraktıktan sonra 45 dk lık bir yürüyüşle bir tepe aşıp Volfram’a çıkan teleferiğe ulaştım. Fiyatı 10 TL gidiş-dönüş çalışma saatleri de 09.00-17.00 arası. 2 gün öncesine kadar yağan toz karın etkisiyle 30dk lık bir yürüyüşle kapısı sonuna kadar açık ve içi 20-25cm karla dolmuş olan su deposuna saat 11.30’da ulaştım. Çantamı dışarıda bırakıp kar küreğiyle içerideki odanın kendime yetecek kadar alanını temizleyip yerleştim. Havanın çok güzel ve saatin de daha erken olduğunu düşünüp küçük sırt çantama gerekli malzemeleri alıp saat 12.00’de zirve denemesine başlamak  üzere su deposundan çıktım. Her adımda dizime kadar kara batmanın verdiği yorgunlukla soluklana soluklana 1,5 saatte dağın eteğine geldim, mola verip enerji verici bir şeyler atıştırdım ve biraz sıvı aldım. Daha sonra 45dk boyunca krampon takmadan fakat çift kazmayı kullanarak sert karlı yaklaşık 80 derece eğimli dağın yamacında yükseldim son 8-10 hamlede eğim 90 derecelere kadar çıktı. Önümde kocaman düzlük bir alan ve sağımda hafif bir rampanın tepesinde küçük zirvenin kulübesini görmemle gaza gelerek tam 14.30’da zirvedeydim. Benim dışımda 4ü İstanbul’dan 2si Bursa’dan gelen 6 dağcıyla 1 İsveçli kayakçı vardı. Onlar dağın diğer yamacından çıkmışlar. Açık havada net bir şekilde görünen büyük zirvenin tarifini ve yaklaşık ulaşma süresini öğrendikten sonra hızla karar verip o tarafa doğru ilerledim. 30 dakika aktif bir tempoyla yürüyüp ilk tepeye geldikten sonra uykusuzluk, yorgunluk, açlık, her adımda dize kadar batan toz karda iz açmanın etkisi, su deposuna dönüşün karanlığa kalacak olması ve tehlikeli balkon oluşumlarını gördükten sonra geri dönme kararı aldım. Küçük zirveden 30dk da yürüdüğüm mesafenin daha kısasını bataklık gibi olan toz karlı bir bölge ve sert esen rüzgarın etkisiyle ancak 45dk da alabildim. Saat tam 16.00’da tırmandığım dik yamacın tepesindeydim. Çok hızlı bir inişle yerin de sert kar olmasının yardımıyla 10dk içerisinde ciddi irtifa kaybettim. Su deposuyla dağ eteği arasındaki yoğun toz kar ve günün yorgunluğuyla 16.30 civarında su deposundaydım. Biraz soluklanıp dinlendikten sonra kar suyu eritip yemeğimi yedim. Hava daha kararmadan 17.45’te uyudum 21.45’te uyandım. İçlikle çıktığım için oldukça titremeli geçen ihtiyaç molamın ardından 22.00-01.30 arası uzanarak müzik dinledim ve tekrar uyudum. Gece su deposunun kapısının açık olması, odanın penceresini kar bloğuyla kapatmamam ve esen rüzgarın etkisiyle sanıyorum ki sıcaklık -19,-20 dereceler civarına düştü (termometreli saatime göre). Gözlerimi açtığımda güneş doğmuş ve saat 08.20 olmuştu. Vakit kaybetmeden dönüşe geçmek istediğim için çok az kahvaltı niyetine atıştırıp toparlanıp 09.30’da su deposundan çıktım 15-20dk sonra teleferikteydim, hava yine sıcak, güneşli ve oldukça açıktı. 10.00-10.45 arası yine teleferikten oteller bölgesine geçmek için aşmam gereken bir tepe ve ardından asfalt yolda biraz yürüyüşle geçti. Jandarmaya döndüğüme dair bilgi verdim ve Sarıalan’dan Bursa’ya inen bir teleferik olduğunu duyunca virajlı, buzlu, uzun süren ve midemi bulandıran Uludağ-Bursa arası yolu daha keyifli ve hızlı inebileceğimi öğrenince fiyatını öğrenip direk kararımı verdim. Meydandan kalkan Oteller-Sarıalan minibüsüne 11.15’te bindim. Yol 10-15dk civarında sürüyor ve fiyatı 3 TL. Teleferik 2 kısımdan oluşuyor harika bir manzara izleyerek iniyorsunuz bekleme aktarma süreleri dâhil 25dk civarında sürdü 1600-1650m rakımlı Sarıalan bölgesinden 374m rakımlı Bursa’ya indirmesi. Fiyatı 7,5 TL, yolculuğumun en keyifli anlarından biriydi diyebilirim. Teleferikten terminale belediye otobüsü var fakat ben 25-30dk lık bir belediye otobüsü yolculuğunun ardından Heykel diye geçen Bursa’nın şehir merkezine indim ve bu güzel faaliyetin üzerine olmazsa olmaz Bursa İskender’ini ilk çıktığı yerde şıra eşliğinde afiyetle höpürdettim =) Tabi düzgün bir lavabo, şehir medeniyeti görmüşken de ihtiyaçlarımı görüp elimi yüzümü yıkayıp kendime gelme fırsatım da oldu. Saat 13.25’te gelen 38 numaralı tıklım tıklım dolu terminal otobüsü yaklaşık yarım saatte terminale ulaştı. Şansımın yaver gittiği anlardan biri de 13.55’te terminalde olup 14.00’te kalkan ve 15.15 Pendik feribotuna yetişen Yalova otobüsünde kalan son 2 yerden birine bilet almam oldu. Hemen aceleyle ev arkadaşlarımı Bursa’nın meşhur kestane şekerinden mahrum etmemek için bir kıyak yapıp otobüse atladım. 1 saat süren Bursa-Yalova yolculuğundan sonra 15.15’te hareket eden feribota binip yine aynı şekilde Pendik-Söğütlüçeşme arası banliyö ve Söğütlüçeşme-Ev arası otobüs yaparak 17.30-17.45 civarında evimde olarak güzel bir faaliyeti geride bırakmanın mutluluğu ve tatlı yorgunluğuyla duş alıp dinlendim. Söylemeyi unuttuğum şey ise çılgınlar gibi güneş gözlüğü kısmı beyaz yüzümün geri kalanı domates kırmızısı gibi kar yanığı olmamdı.
Teoride fazla zor değil gibi görünen bir faaliyet olsa da tek başına birkaç gün önce yoğun kar yağışı olmuş ıssız bir dağda yükle ilerlemek, gece zifiri karanlık su deposunda tek kalmak, herhangi bir risk anında yalnız olduğunu düşünmek, kazmalı tırmanış esnasında yükseklik korkumun boy göstermesi gibi faktörler yüzünden mental olarak da fiziksel olarak da oldukça zorlaşıyor pratikte. Kimseye tavsiye etmem ama değişik tecrübeler edindim kendi adıma pişman değilim.
Sağlıcakla kalın...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder